“Nahoş bir gelişmeye sahip, zayıf olay örgüsü; NC-17[1] olarak sınıflandırılmalıydı.” Jane Campion’ın erotik suç gerilimi In The Cut [Tutku Esirleri-2003] film sitesi Rotten Tomatoes’da bu tür birçok nezaketsiz yorum alıyor. Aslında, bu gibi birçok yorum, eleştirilerini filmin şiddet tasvirinin çizgiyi aşmasına ya da seyircinin bir erotik gerilimden beklentilerini karşılayamamasına bağlıyor. Eleştirmenler, cinayet gizemi örgüsünün basitçe yapılandırılmış olduğunu ve baş karakterin de sinir bozucu şekilde renksiz olduğundan yakınıyorlar. Ayrıca çok fazla şiddet var —belki de bazıları için, yanlış türde şiddet. Genel olarak In The Cut, %37’lik oldukça düşük bir puan alıyor.
Yine de In The Cut’ın –“cut” burada, İngiliz argosunda vajina anlamına gelen “cunt” kelimesine atıftır; filmin ismi de gözden uzak bir yerde saklanma anlamındaki bir deyişten alınmıştır— sadık hayranları da var. Susannah Moore’un 1995 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan film, seksüel arzu, erkek şiddeti, kurban olma durumu ve seksüel fanteziler hakkında söyleyecek kışkırtıcı şeyleri olan bir yapım olarak ve karakter çalışması konusundaki başarısı ve Dion Beebe’nin (Jane Champion’ın önceki filmlerinden Holy Smoke’da [Kutsal Duman-1999] da çalıştığı) sinematografisi de göz önüne alınırsa, hâkim eleştirel yönelimin yetersizliği ortaya çıkmaktadır.
2 Haziran 2017’de Londra Soho Curzon Sineması’nda Misc tarafından gerçekleştirilen bir gösterimde seyirciler ve profesyoneller filmi yeniden değerlendirme fırsatı yakaladı. Etkinlikte, Campion’la bir söyleşi de gerçekleştirildi. Gösterim, hem yönetmenin ekrandaki cinsiyet meselelerine ilişkin öngörülerini doğruladı ve hem de Anglo-Amerikan film yapımcılığında —ana akımda olduğu kadar sanat filmlerinde de— yerleşik türlere dair eğilimlerin nasıl baki kaldığını da vurguladı.
In The Cut, otuzlu yaşlarda bekâr bir New York sakini olan Frannie Avery’ye odaklanıyor. Karaktere soğukkanlı, anlaşılmaz bir metroseksüel ve seks meraklısı bir naif genç kızın etkileyici bir karışımını sunan Meg Ryan (ki Campion’ a göre aktrist, o noktada Amerika’nın sevgilisi imajını çoktan aşmıştı) hayat veriyor. Frannie, evini şiir aşkıyla dekore eden kendi halinde bir İngilizce öğretmenidir. Seks hayatına da dekorasyon seçiminin romantik olmasına benzer bir bıkkınlıkla garip bir gerçekçilikle yaklaşır. Yaşadığı deneyimlerde, heyecanlı anlar yaşamaktan çok hayal kırıklığına uğrayan karakter, dedektif James Malloy (Mark Ruffalo) ile tanıştığında aradığını bulduğuna inanmaya başlar. Dedektif, Frannie’nin evinin dışında uzuvları kopmuş hâlde ölü bulunan bir kadının cinayetini araştırmaktadır. Frannie bu durumdan öyle görünüyor ki New York’taki günlük hayatında karşılaştığı tehlikeli durumlardan —saldırı ve soygun, bir barın bodrumundaki yakınlaşmalar veya bir öğrencisiyle okul dışında karşılaşması gibi— olduğu kadar tahrik olur. Aynı anda cinsel anlamda bilinçli, hayalperest bir genç kız ve tehlikeli durumlara adeta uyurgezer gibi dalıveren pervasız bir fantezi delisi olarak Frannie hem suç-gerilim türünde yaygın olan basmakalıp kadın karakterlerin bir karışımı hem de naif ilk kurban, femme fatale[2], gizemi takip eden görgü tanığıdır —ve aynı zamanda tam olarak bunların hiçbiri değildir.
Daha çok kadın öldürüldükçe, Frannie’nin Malloy’un bu işte bir parmağı olduğuna dair şüphesi artar. Finaldeki büyük ifşa, tamamen aşikâr olmamakla birlikte, özellikle orijinal veya şaşırtıcı değildir. Bununla birlikte, Campion’ın bir suç geriliminden başka bir şeye giriştiği ve bunu başardığı aşikârdır. Aslında, kendisi de bu türe ilişkin pek fazla şey bilmediğini itiraf ediyor: Suç-gerilim türünde hangi çalışmalardan ilham aldığı sorulduğunda; “Biraz araştırma yaptım” diye cevap veriyor Campion savunmacı ama esprili bir tavırla. “Taxi Driver [Taksi Şoförü-1976], Klute [Fahişe-1971]. Ama çoğunlukla Susannah Moore’un romanı bana rehberlik etti.”
Ana materyaline öncelik vermek işe yaradı. In The Cut, kadının yırtıcı cinsel arzusunun nasıl hem cezalandırılabilir hem de kastire edici addedildiğini incelerken aynı zamanda kadının reddinin erkek üzerindeki etkilerine ve bir kadının “esrarengizliği”nin erkekten gelen şiddetli tepkiye yol açtığı ve bunu meşrulaştırdığına dair şok edici fikri de mercek altına alıyor. Film, bir polisiye olma iddiası taşımıyor fakat bunun yerine, kışkırtıcı fikirleri ısrarla vurguluyor; Beebe’nin, kafa karıştırıcı, bunaltıcı, yaz aylarında toplanmamış çöp kokusuyla dolan New York’a dair ağır, ağdalı tasavvurunun keyfine varırken, Frannie ve Malloy karakterlerine odaklanıyor. “New York 2002’de oldukça önemliydi” diye hatırlattı Campion ve 9/11’den aylar sonra orada çekim yapmak “heyecan verici ve önemli bir deneyimdi. Şehir merkezindeki birçok bina hala siyah plastik naylonlarla kaplıydı.” Bunlar filmdeki birçok sahnenin arka planında flû imgeler olarak yer alır.
Campion Curzon’da In The Cut’ın 2003’te Toronto Film Festivali’ndeki ön gösteriminden sonra en ateşli eleştirmenlerinin erkek olduğuna dikkat çekti. Bu durum, yönetmenin Londra’daki karma seyircisinde, haklı olarak öfkeyle karışık bir tepkiye neden oldu. Eleştirmenlerin tek söylediği “teknik olarak iyi ama çok soğuk” oldu diye hatırlattı yönetmen, hafifçe derin düşüncelere dalmadan önce; “Bana öyle geliyor ki, kendilerinin daha önce tartışılmadıkları gibi ele alındığını görmek bazı erkekler için kendi şeytanlarıyla yüzleşmeye delalet ediyor.” Hakikaten de bir erkek eleştirmen, okurlarını “erkekliğinin Ruffalo’nun hödüklüğüyle tehdit edilmediği” —hayır, rencide olan kendi “stil duygusu”ydu— konusunda rahatlatma ihtiyacı duydu.
Belki de filmin orijinal çıkışı sırasındaki bir basın açıklaması, bazı insanları yanıltmıştı. 14 yıl sonra, senaryoyu Moore ile birlikte şekillendiren Campion, zamanının ilerisindeydi. “Bir noktada bir jigolo kiraladık” diye kıkırdadı Campion. “Neden bilmiyorum, sanırım onunla seks hakkında konuşmak istedik.” Kendini adamış olduğu karakter araştırması bir yana, Campion, kendine özgü kışkırtıcı, zorlayıcı ve takip etmeye değer bir şey, az sayıda kişinin farkına vardığı bir şey gördü. Kararlılığı üç kadın tarafından güçlendirildi –Moore, Ryan ve Nicole Kidman (ilk olarak Frannie’yi oynaması düşünüldü ancak Tom Cruise ile boşanması zamanını aldığından yapımcı görevini üstlendi) bu üç insan Campion’a projenin önemi konusunda güven verdi. Yine de finalde, kitabın daha karanlık ve daha acıklı olan orijinal sonu değiştirildi. “Film şirketi, bu finali kabul etmedi.” diyor Campion ve omuz silkiyor; kızgınlıkla ya da şaşkınlıkla değil. “Bilirsiniz, korkunç kadın katillerde sorun yok —ama ABD’de gişe hasılatı söz konusu olunca lanetli bir şey.”
Şimdilerde cinsel ön yargılar ve sinematik temsiller ve dahası ekranda cinsel şiddet matematiğinin yaygın şekilde tanınması konusunda artan bir farkındalık var.
İnsanlar artık muhtemelen, In The Cut’daki gibi, erkekler yerine kadınları güçlendiren seks sahnelerini şaşırtıcı bulmuyor. Yine de film türünün eğilimleri güçlerini korumaya devam ediyor ve In the Cut bir istisna olarak kalıyor. Bazıları için, bu film, Campion’un seçkin filmografisinde her zaman bir ‘çentik’ olacak —diğerleri içinse bir zirve noktası. Hiçbir şey olmasa bile, kesinlikle bu kışkırtıcı filmi yeniden izlemeye değer.
Dipnotlar
[1] 17 yaşın altındaki çocukların izlemesi sakıncalı —çn
[2] Femme fatale, ilişkiye girdiği erkeklere sonunda büyük sıkıntılar yaşatan çekici ve baştan çıkarıcı kadın. Fransızcada “felakete neden olan kadın” anlamına gelir. Kaynak: Vikipedi —yhn
Bu yazı Zeynep Şenel Gencer tarafından sosyalbilimler.org’da yayımlanmak üzere Türkçeye çevrilmiştir.
Orijinal Kaynak: Jilani, Sarah. (2017, June 09). “Sex and violence and Rotten Tomatoes” The Times Literary Supplement. https://www.the-tls.co.uk/articles/sex-violence-rotten-tomatoes/ Atıf Şekli: Jilani, Sarah. (2017, Aralık 14). “Seks, Şiddet ve Rotten Tomatoes,” Çev. Zeynep Şenel Gencer, Sosyal Bilimler. sosyalbilimler.org/seks-siddet-rotten-tomatoes Kapak Resmi: In The Cut, 2003, Film İçinden. Yasal Uyarı: Yayımlanan bu yazı Türkçeye yabancı dilden sosyalbilimler.org çevirmenleri tarafından çevrilmiştir. Söz konusu metin, izin alınmadan başka bir web sitesinde ya da mecrada kısmen veya tamamen yayımlanamaz, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, dağıtılamaz, içeriğinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Aksi taktirde bir hak ihlâli söz konusu olduğunda; sosyalbilimler.org, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun ilgili hükümleri gereğince maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Ancak yazının bir bölümü, alıntılanan yazıya aktif link verilerek kullanılabilir. Her türlü alıntı (her müstakil yazı için) 200 kelime ile sınırlıdır. Alıntı yapılan metin üzerinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Bu metinde yer alan görüşler yazara aittir ve sosyalbilimler.org’un editöryal politikasını yansıtmayabilir. |