Sosyal Bilimler | Kayda Değer Akademik Metinler

Sosyal Bilimler

Zamanı ve Mekânı Birbirinden Ayırmak Neye/Kime Yarar? - Sosyal Bilimler
Sosyal Bilimler

Zamanı ve Mekânı Birbirinden Ayırmak Neye/Kime Yarar?

 

Terakkî saatin tekâmülüyle başlar.
İnsanlar saatlerini ceplerinde gezdirdikleri,
onu güneşten ayırdıkları zaman medeniyet en büyük adımını attı.
Tabiattan koptu.
Müstakil bir zamanı saymaya başladı.
Fakat bu kadarı kâfi değil.
Saat zamandır, bunu düşünmemiz lazım!

Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü

Zaman ve mekân kavramının doğal anlamları yoktur, yüklendikleri anlamlar içinde yer aldıkları toplumsal örgütlenmeden beslenmektedir. Bu anlamda yeni baştan kurulabilen, düzenlenebilen özelliktedirler. Bu kavramları birbiri üzerinden düşünüp kavramak veya kavramamak konumlandıkları bağlamın da değiştirmesi demektir (Yırtıcı, 2009: 67).

Zamanı ve mekânı mutlak, apriorik bir konumlandırmaya tabi tutmak, onları fetişleştirip soyutlaştıracağı gibi “gerçek” yaşamın da dışına itecektir. Böylece sabitlenen ve tözsel bir içerime bürünen zaman-mekân kavramsallaştırmaları toplumsaldan ayrışan yeni bir zaman ve mekân düşüncesinin kaldırım taşlarını döşemek anlamına gelecektir. Söz konusu epistemolojik duruş anlaşıldığı üzere toplumsala rağmen oluşan yeni bir ontolojik duruşu da beraberinde getirecektir. Tam da bu yüzden başlıkta geçen “neye/kime yarar” sorusunu işlevselci bulup, felsefi bir tartışmanın konusu olarak görmemek yerine üzerine giderek, yapıları ve aktörleri topyekûn failleri belirlemek mekân/zamanın toplumsaldan ayrış(tırıl)ma pratiğini ve teorisini deşifre etmek gerekmektedir. Bununla birlikte bu yazı böylesi bir amaç için sadece teşvik edici olma gayesi gütmektedir.

Modern öncesi dönemde zaman kavramı, mekân kavramına göre anlam ifade etmekte ve standart, mekâna özgü olmayan bir anlam taşımamaktadır. Zamanın standartlaşması mekândan bağımsız ele alınmasıyla mümkün olmaktadır. Mekân ve zaman ilişkisinin koparılması modern dönemde olmuştur. Bu sayede mekânla tanımlanan zamanın da soyut olarak bölümlenmesi, çözüşmesi mümkün olmuş ve dolayısıyla hem zaman hem de mekân araçsallaşmasının yolu açılmıştır.

Giddens, modern öncesi toplumlarda zaman ve mekânın birbirilerine bağlı olduğunu, zaman hesabının mekândan bağımsız olamayacağını söylemektedir. Ona göre “kimse o günün tarihini diğer toplumsal ve bölgesel işaretlere bakmadan söyleyememektedir: ‘ne zaman’, hemen hemen hemen evrensel olarak, ya ‘nerede’ ile ilişkilendirilirdi ya da düzenli doğal olaylarla tanımlanırdı”. Bu durum mekânik saatin icadı ve yaygınlaşmasıyla son bulacak nicelleşen saat ölçütü zamanın standartlaşmasına yol açacaktır (Giddens, 2010: 23).

Urry’ye göre XVI. yüzyıla kadar günlük yaşam panayırlar, mevsimler, pazarlar ve kilise takvimine göre belirlenmektedir ve hafta önemli zaman birimi değildir. Urry bu tarz yaşama görev yönelimli demektedir. XVI. yüzyıl ile XVIII. yüzyıl arasında ise bu yaşam değişmeye başlamıştır. Bu değişimin göstergeleri: “Evinde saat olanların sayısındaki artış; kamusal alanlarda saat ve çanların kullanımında artış; üst ve orta sınıfların, etkinliklerin zamana göre planlandığı okullara katılmalarındaki artış; püritenlerin çalışmayı haftalık temelde örgütleme çabaları; işgünlerini ve ücret oranlarını hesaplama ihtiyacı gösteren bir para ekonomisinin artan gelişimi; ve halkın sözcük dağarcığına ‘dakiklik’ teriminin girişi”. XVII. yüzyıla gelindiğinde ise zaman ve toplumsal etkinlikler arasındaki mesafe iyice açılmıştır. Bunun en belirgin görüngüleri matematiksel bir kurgu olan Greenwich zamanının ve rasyonel boş zamanın gelişimidir (Urry, 1999: 35, 36).

Zamanın nicelleşmesinde perspektifin keşfi de önemli bir rol oynamaktadır. Perspektif ile özne bakış noktasına yerleşmekte, özne ile bakış noktası arasında bir mesafe bulunmakta ve özne ile nesnenin bu konumlanışı geometrik olarak modellenen uzaya yerleştirilmektedir. Dolayısıyla, mekân Descartes’in analitik geometrisiyle birlikte geometrize olmakta böylece —XVII. yüzyıl öncesi Aristocu mekân anlayışı bırakılarak— nicel değerlerle ifade edilebilir hale gelmektedir (Oğuz, 2004: 75).

Perspektif kendinden sonraki görme biçimlerini dört yüzyıl boyunca biçimlendirecektir. Soğuk geometrik ve sistematik bir mekân duygusu yaratmaktadır. Perspektivizm, dünyayı bireyin “gören gözü”nden algıladığı için daha sonra ortaya çıkacak olan aydınlanmanın kartezyen rasyonalite felsefesine uygun birey anlayışını da temellendirmiş olmaktadır (Harvey, 2010: 274, 275).

Rönesans’ta keşfedilen perspektif anlayışı ve teknolojik ilerlemelerle birlikte zaman ve mekân bağını yitirmiş, soyut ve standart, ölçülebilir olmuştur. Bu durum ise “aynılaşma” sorununu ortaya çıkaracaktır.

Giddens’a göre zaman ve mekân kavramlarının arasındaki bağın kopartılması ile söz konusu kavramların içinin boşaltılması sağlanacak böylece zaman üzerindeki eşgüdüm ile mekâna hakim olmak mümkün olacaktır. Modernlik koşullarında yer, düşselleşecektir. Ona göre bu bağın koparılması modernizmin aşırı dinamizmi için önemlidir çünkü bu sayede yerel alışkanlık ve deneyimlerin getirdiği kısıtlamalardan kurtulmak mümkün olacak, modern rasyonel örgütlerin (modern devlet de dahil olmak üzere) kurumsallaşması sağlanabilecek ve geleceği belirleyecek olan geçmişin tek biçimli bir tarihe dönüştürülmesini olanaklı kılacaktır (Giddens, 2010: 25, 26).

Zaman ve mekânın içinin boşaltılması süreci ironik olarak zaman ve mekânın iç içe geçmesi sürecine yol açmıştır. Kavramların bağlamının yitirilmesi ve ilişkiselliğinin ortadan kalkması yeni bir bağlamı ve ilişki biçimini ortaya çıkarmıştır.

Harvey, “zaman-mekân sıkışması” terimiyle mekân ve zamanın nesnel niteliklerinde gerçekleşen devrimci değişimlere vurgu yapmaktadır. “Sıkışma” terimi ile kapitalist süreçte hayat hızının artışını ve mekânsal engellerin ortadan kalkışını ifade etmektedir. Ona göre bu terim, mekân telekomünikasyonun yarattığı bir “küresel köy”e dönüşmekte ve zaman da içinde bulunduğumuz anın dışına çıkamayarak kısalmaktadır (Harvey, 2010: 270). Harvey, modernite döneminde demiryolları, buhar gemiciliği, balon yolculuğu ve bunların fotoğraflanması ile birlikte telsiz, telgraf, radyo, X-ışınları, sinema, bisiklet, otomobilin zaman-mekân deneyimlemesini değiştirdiğini, iç içe geçirdiğini ve kamusal zamanın mekânda her geçen gün daha türdeş ve daha evrensel hale geldiğini belirmekte (Harvey, 2010: 297-300), bununla birlikte zaman-mekân sıkışmasının Fordist üretimden esnek üretime geçişle birlikte, postmodern dönemde hızını arttırdığını söylemektedir. Yeni organizasyon biçimleri ve yeni teknolojiler ile bu mümkün olmaktadır (Harvey, 2010: 317). Bu sistemde emek hareketlidir, modalar ve kısa süreli meraklar vardır (ki bu zamanın ufkunu yok eder), her şey para ekonomisinin konusu olabilmektedir ve üretim devri olduğu kadar tüketimin de devri hızlıdır, kitle turizmi yaygındır, kara-deniz ve demiryolu taşımacılığı hızlıdır. Bu durum mekânsal engellerin aşılması, mekânın zaman aracılığıyla yok edilmesi demektir (Harvey, 2010).

Bu durum her şeyin her yerde, her yerin her yerde ve(ya) her zaman olabileceği anlamına gelmekte olup;

“Geçmiş, gelecek ve şimdi arasındaki sınırların erimesi, bekleyiş kültürünün yok olması ve uzun vadeli değerlendirmelerin ve planlamaların geçerliliğini yitirmesi anlamına gelmektedir… Aydınlanma döneminin çok güvenilir, nesnel zaman ve mekân kategorilerinin, toplumsal eylemlerde iş göremez hale gelişi, “zaman ve mekânın çöküşü” olarak ifade edilebilir (Koçyiğit, 2007:193).”

Urry’ye göre, Harvey’in “zaman-mekân sıkışması” kavramı ile ortaya koyduğu tarihsel-coğrafi yaklaşım, bu kavramlara ilişkin yapılan çözümlemeler bakımından en sistematik olanıdır çünkü Harvey bu kavram ile her kapitalist dönemin kendi mekânsal sabitlerini ortaya koyduğunu ifade etmektedir. Bu ise; her kapitalist dönemde mekânın, kapitalist işleyişi kolaylaştıracak şekilde örgütlenmesi anlamına gelmektedir. Zaman ve mekânın yeniden örgütlenmesi Post-Fordizm döneminde zaman ve mekân sıkışması olarak belirmektedir (Urry, 1999: 39).

Zamandan bağımsızlaşan mekân, tekrar edilebilir, aynılaştırılabilir olmaktadır. Bu ise kolektif hafızanın olmadığı anakronik mekân algısına yol açmaktadır. Mekân ve zamanın ortak bağlamını yitirmesi o bağlamdan beslenen gerçekliği de sorgulatır hale getirmektedir. Bu zaman’dan boş zaman’ı; mekân’dan ise “boş mekân”ı[1] çıkaran süreçlerin beslendiği yeni bir bağlamdır. Bu yeni bağlamın mekân ve zamanı insanal özünü yitirerek manipüle edici, düzenleyici, kontrol edici bir özellik taşımaktadır.

Pınar Yurdadön Aslan
Sosyal Bilimler / Yazar
pinar.yurdadon@sosyalbilimler.org


Dipnot

[1] “Yok-yer” kavramıyla aynı anlamda okunabilir.

Kaynakça

  • Giddens, Anthony [2010]. Modernliğin Sonuçları. Çev. Ersin Kuşdil. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
  • Harvey, David [2010]. Postmodernliğin Durumu. Çev. Sungur Savran. İstanbul: Metis Yayınları.
  • Koçyiğit, Rıfat Gökhan [2007]. “Mimarlıkta Yersizleşme ve Yerin-Yeniden Üretimi”, Doktora Tezi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Mimarlık ABD.
  • Oğuz, Şule [2004]. “Rönesans’tan Yirminci Yüzyıla İki Temel Paradigma Bağlamında Mimarlık ve Felsefe İlişkisi”, Mimarlık ve Felsefe. Ed: Ayşe Şentürer vd., İstanbul: YEM Yayıncılık, s. 72-79.
  • Urry, John [1999]. Mekânları Tüketmek. Çev: Rahmi G. Öğdül, İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
  • Yırtıcı, Hakkı [2009]. Çağdaş Kapitalizmin Mekânsal Örgütlenmesi. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.

Öne Çıkarılan Görsel

  • William Kentridge / The Refusal of Time [2012]
  • Ullens Center for Contemporary Art

Yasal Uyarı: Yayımlanan bu yazının tüm hakları sosyalbilimler.org’a aittir. Söz konusu metin, izin alınmadan başka bir web sitesinde ya da mecrada kısmen veya tamamen yayımlanamaz, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, dağıtılamaz, içeriğinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Aksi taktirde bir hak ihlali söz konusu olduğunda; sosyalbilimler.org, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun ilgili hükümleri gereğince maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Ancak yazının bir bölümü, alıntılanan yazıya aktif link verilerek kullanılabilir. Her türlü alıntı (her müstakil yazı için) 200 kelime ile sınırlıdır. Alıntı yapılan metin üzerinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Bu metinde yer alan görüşler yazara aittir ve sosyalbilimler.org’un editöryal politikasını yansıtmayabilir.

sosyalbilimler.org’da yayımlanan metin, video ve podcastlerin paylaşıldığı Telegram grubuna katılmak için buraya bakılabilir. Söz konusu grubun, kuruluş nedeni, işleyiş, güvenlik hususu, sorumluluklar ve diğer detaylar için bu sayfa incelenebilir.


sosyalbilimler.org'da yayımlanan çalışmalar ile ve yeni çıkanlar arasından derlenen kitapların yer aldığı haftalık e-posta bültenine ücretsiz abone olmak için bu sayfa incelenebilir.

Telegram Aboneliği


sosyalbilimler.org’da yayımlanan metin, video ve podcastlerin paylaşıldığı Telegram grubuna katılmak için buraya bakılabilir. Söz konusu grubun, kuruluş nedeni, işleyiş, güvenlik hususu, sorumluluklar ve diğer detaylar için bu sayfa incelenebilir.

sosyalbilimler.org’a Katkıda Bulunabilirsiniz.

sosyalbilimler.org'da editörlük yapabilir, kendi yazılarını yayımlayarak blog yazarımız olabilir veya Türkçe literatüre katkı sağlamak amacıyla çevirmenlik yapabilirsin. Mutlaka ilgi alanına yönelik bir görev vardır. sosyalbilimler.org ekibine katılmak için seni buraya alalım!

Bizi Takip Edin!

Sosyal Bilimleri sosyal ağlardan takip edebilir, aylık düzenlenen kitap çekilişlerimize katılabilirsiniz.